Buraya yazmanın vakti gelmişti.
2009'dan 2012'ye kadar olan 3 yıllık dönemde bu blogla ilgilendim. Açıkçası eğlendim. Daha sonra twitter hesabı açtım ve orda yazmaya başladım ve o süreden itibaren blogu boşladım. Zaten bir süre sonra kendimi bir halt sanmaya bile başlamıştım. "Bu Konu Size Yazı Yazdıracak" başlıklı yazım bunun en aşikar örneği (açıp okumayın bi de).
Huzeyfe Yıldız
"toprağın altında en çok yatan şey, keşkedir"
Twitter'dan Sorun
26 Ocak 2014 Pazar
7 Mart 2013 Perşembe
27 Şubat 2012 Pazartesi
Bir Üniversite Yarışçısının Hali - 2. Bölüm
Üniversite için sınavlara hazırlanan bir öğrencinin neler yaşadığını, nelerle vakit geçirdiğini, sohbetlerinin ne üzerine olduğunu, hangi sorunlarla karşılaştığını, en çok neyle hayıflanıp kimlere kızdığına dair bilgilerin ve çok daha fazlasının içerdiğini anlatan Yarış Atı Tanıma Rehberi'nin ikinci bölümü.
Uzun bir aranın ardından yayınlamamın sebebi ise malum: Üniversite sınavları. İkinci bölümü bu kadar geç hazırlamam bile Bir Üniversite Yarışçısının Hali'nin nasıl olduğunu ortaya koymaya yeter.
11 Aralık 2011 Pazar
Bir Üniversite Yarışçısının Hali - 1. Bölüm
Bir öğrencinin, Öğrenci Dönemleri diye merak ettiği belli başlı zamanlar vardır. Mesela anaokuluna giden bir çocuk 1. sınıfı merak eder. Beşinci sınıf orta biri, orta üç liseyi ve liseli son sene ile üniversite dönemini merak eder. Bu ilgi her öğrenci için geçerli olmasa da, çoğunlukta bulunur. Bunun en bariz örneği ise benim.
28 Kasım 2011 Pazartesi
Başarıda Zeka Çalışmaktan Daha Önemlidir
[28 Kasım 2011'de okullar arası yapılan münazaranın ikinci eleme turundaki metnim. Genel yargı üzerine bilindiği gibi yarışmalara hazırlanan öğrenciler, makalelerden oluşan yazılardan metinlerini hazırlıyor. Ancak buradaki metinde yanlış olmaması için hatırlatma yapayım: Kesinlikle en ufak bir alıntı yoktur, benim kalemimden çıkmıştır]
Zekâ eğilimdir. Anlayamadığın, kavrayamadığın konu üzerinde duramazsın. Herhangi bir konuda ancak zekâya sahipsen eğilim gösterirsin. Sözel öğrencinin, çok çalışarak sayısal yatkınlık kazanamayacağı veya kazansa da çok zorlanacağı gibi. O halde başaran insan, zekâsını doğru kullanan insandır.
21 Kasım 2011 Pazartesi
Sosyal İletişim Ağlarının Zararları
[21 Kasım 2011'de okullar arası yapılan münazaranın ilk eleme turundaki metnim. Genel yargı üzerine bilindiği gibi yarışmalara hazırlanan öğrenciler, makalelerden oluşan yazılardan metinlerini hazırlıyor. Ancak buradaki metinde yanlış olmaması için hatırlatma yapayım: Kesinlikle en ufak bir alıntı yoktur, benim kalemimden çıkmıştır]
Sosyal iletişim ağları insanı tembelleştirir, düşünmesine engel olur, hayal dünyasını yok eder, kişinin gerçekle sanal arasında ayrım yapmasını zorlaştırır. Bu sebepledir ki, özellikle çocukların televizyon ve bilgisayardan durmasını sağlayan kampanyalar yapılıyor, devlet kurumlarında ve özel şirketlerde erişime izin verilmiyor, uzmanlar zararlarıyla ilgili sürekli uyarılarda bulunuyor.
12 Kasım 2011 Cumartesi
Herkes Mi Diyalogu Çıkmaza Sürer?
Ders: (Mantıksız) Mantık
+ Şimdi, çocuklar… Bir konudan bahsediyordu, sadece belli varlıkların yapabileceği şeyler. Şey gibi, sadece insanların konuşabilmesi gibi.
Mesela bizler, insanlar, konuşabiliyoruz değil mi? Ama hayvanlar konuşamıyor. O halde bu… burada bir mantık tanımı devreye giriyor. Sonra da ben devreye giriyorum, hadi bakalım
- Ama hocam nereden biliyorsunuz sadece bizim konuştuğumuzu? Yani belki hayvanlar da konuşuyor. Açıklamak gerekirse, ben onların dilini bilmiyorum, onlar da benim dilimi bilmiyor. Biz insanoğlu kendi aramızda anlaşabiliyoruz, mutlaka onlar da kendi aralarında anlaşıyor. Biz konuşuyoruz ama onlar konuşamıyor. Garip değil mi?
15 Eylül 2011 Perşembe
Bu Konu Size Yazı Yazdıracak!
Konusu, yazmanın önemini anlatıyor. Kendinizi geliştirmeyle, hayatın sunduğu fırsatları, açık bıraktığı kapıları bulmayla başlayalım hemen. Öncelikle her şekilde yazmalısınız. Bu, kendinizi bildiniz bileli yazmak demek değildir. Aksine her halükarda yazabilirsiniz. Yazı yazabilmek, hem de çok güzel yazı yazabilmek için temelinizin olmasına gerek yok, (çok ciddiyim) nefes almanız yeterli. Yazı yazmak nefes alan her insanın yaşadığı duyguların tercümesine denir. Ayrıca yazıyı hobi olarak görmelisiniz. Amaç değil, araç olmalı. Ve illaki de çok eskilere dayanmasına gerek yok. 8 yaşınızda yazılan şiir olmazsa Dünya bir Tolstoy, 12 yaşında yazılan bir deneme olmazsa Dostoyevski, 15 yaşında yazılan bir hikâye olmazsa Agatha Christie doğmamış gibi mi olacaktı?
11 Eylül 2011 Pazar
Asosyal Deneyim
Evdekilerin memlekete gitmeleriyle birlikte Ramazan’ın 3. iftarından itibaren evde yalnız kaldım. Bu süre, son güne kadar devam etti. Geçen günler boyunca yemeklerimi kendim hazırladım, bulaşıklarla kendim ilgilendim, evin temizliğini, güvenliğini, masraflarını üstlendim, kendi yaşamımı sürdürdüm.
26 günlük serüvende çok da farklı ve yeni şeyler yaşadım diyemem ama birçok deneyimimi erken yaşta kazandım.
20 Ağustos 2011 Cumartesi
Ayna Tutuyor Bana
Sekiz yıldır aynı evde oturuyoruz. Evimiz 5 katlı ve en üstün bir altındayız. Oturduğumuz sokaktan çok memnunum. Tıfıl zamanlarımda az yaramazlık yapmamış olmama rağmen pek kızmadılar bana.
Birlikte büyüdüğümüz, top koşturduğumuz, saklambaç oynadığınız, maceralar atlattığımız çocuklar benden 2-3 yaş küçüktü hep ama ben de yaşımdan 2-3 yaş küçük göstermeye çok meraklıyım zaten. O yüzden pek sorun yaşamadık.
Hepsinin teker teker seslerinin borazanlaşmasına şahit oldum. Yüzlerindeki sivilcelere, boylarındaki uzamaya, kız arkadaşları seçmelerine, oyunlar oynamamalarına şahit oldum. Ben de öyleydim zaten, hatta bu konuda onlardan çok daha erken ayrıldım sokak eğlencesinden.
18 Ağustos 2011 Perşembe
PKK ve Terörizm
Terörün başlama sebebi çok farklı. PKK'lılar bunu, "Biz zamanında çok ezildik, Kürtçe konuşamadık, şarkı söyleyemedik, hakkımızı kullanamadık ama sonra ne oldu? Dağa çıktık, isyan ettik, onlar da Kürt neymiş, gücümüz neymiş gördüler" diye yorumlasalar da işin aslı böyle değil. Az önce tırnak içinde yazdıklarımı Kürt bir arkadaşımdan dinledim. Onlar bu işlerin böyle yapıldığını, ulvi bir amaç için kendi öz benliklerini korumak için dağa çıktıklarını zannediyor. Gerçekten öyle değil.
3 Temmuz 2011 Pazar
Bizim Evin Civcikleri
“En sevdiğin hayvan ne?” diye sorsaydınız 1 hafta kadar önce cevap veremezdim. Köpeklerden hoşnut olmadığımı eklerdim sadece, bir nevi cevap olarak.
Arkadaşımın bir kedisi vardı. 2 yıl baktı sanırım, hala bakıyor. 2 yıl önce çok tatlıydı, bir yavru olduğundan. Belki onun sayesinde biraz kedilere ılımlı olabilirim ama en sevdiğim hayvan ne bilmiyorum, bilmiyordum.
30 Haziran 2011 Perşembe
Ben Dünyanın En Kısa Boylu Adamıyım
“Hey dostum, sen benden daha mı uzun boylusun? Ya da ben çok mu kısayım? Sana karşı boyum belki devenin yanında karınca da kalıyordur ama seni, hiçbir vasfım dahi olmadan susturmaya gücüm var. Unutma ki; ben olmasaydım, sen kendini uzun boylu diye adlandıramayacaktın. Ne demek istemediğimi anlayamadın mı? O halde defalarca kez düşünmeye buyur…”
Kabının Şeklini Alan Su
İnsanlar başkalarının hayatlarına çok özenir. Kendi hayatlarına pek bakmazlar. Aynaya baktıklarında görmek istedikleri şey, özendiği kişiler olur ve o sırada aynayı kırarlar. Hâlbuki kendi hayatlarından kat kat taviz verdiklerinin farkında bile değillerdir.
Topluma ayak durmaya çalışan insanlar da vardır. Başkalarının istediği hayatları yaşamak için gereksiz yere gayret eden insanlar. Topluma ayak uydurmak isterken taviz veren insanlar. Sanki onlara “biz böyle istiyoruz” diyenler var da, insanlar o hayatı yaşıyor.
5 Haziran 2011 Pazar
The Shawshank Redemption (Dünyanın En İyi Filmi)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)