Twitter'dan Sorun

22 Nisan 2011 Cuma

Bugün 22 Nisan! Hayatta Her Şeyin Olabileceğini Anlıyor İnsan

Bugün 22 Nisan.. Çarşamba 2011

Benim için önemli bir tarih..

Çünkü babam, bundan tam 2 yıl önce Ümraniye Kent Ormanı'na, Çanakkale Kampına gidecek izcileri için üniforma almaya giderken, kent ormanına en yakın mezarlığın yanındaki yolda başka bir arabayla çarpışmış, ameliyata alınmış, 11 gün uyutulmuş, uyandıktan sonra narkoz etkisiyle günlerce bilinçsiz kalmış ve kazayı hatırlayamamıştı.


Beyin ameliyatına girmişti. Büyük bir nimet ki kazayı hiç hatırlamıyor, sadece Alaattin Yurdakul'la yola çıktığı yere kadar hatırlayabildi en fazla.


Arabayı o kullandı, yanında da sadece Alaattin abi. Mezarlığın yanındaki yolu çok iyi biliyorum, keskin bir virajı var. Çok hızlı girdiğini söylüyor Alaattin abi. Böyle durumlarda telaş yapmamayı ve frene asla basmamayı, şoför kurslarında öğreten babam, o an geldiğinde kendi telaş yapmış ve hızla girdiği virajda kayarken frene basmıştı. O sırada (babam bunların hiçbirini hatırlamadığı için Alaattin abi anlatıyor) babamın yüzü değişmiş, kendini zorlamış, eliyle sımsıkı direksiyonu tutmuş ve derin bir korkuyla başbaşa kalmıştı. Yanında oturan kişi ise, kaza yapılacağını anlamış ve ölüme anbean yaklaştığını düşünmüştü.

Hava yağmurluydu, saat 3-4 civarlarında. Frenin etkisiyle araba daha çok kaymış, kendi şeridinde bir sağa bir sola gitmiş, daha sonra da karşı şeride geçmeye başlamıştı. Karşı şeridin üzerinde seyreden otomobille de çarpışmışlardı. Kemer takmadıkları için çarpışma sırasında, bedenleri sürekli bir yerlere vurmuş ve bundan en çok etkilenen babam olmuştu. Kafasını sertçe arabaya vurduğunda o büyük nimetlerden biri gerçekleşmiş, babam kazayı asla hatırlayamamıştı.

Araba durmayı başardığında Alaattin abi babama baktı, ölüme yaklaştıkları fikrine oldukça kapılmıştı. "Halil hocamla gidiyoruz" düşünceleri aklından geçmeye devam ederken, ona baktı. Nefes almıyor gibiydi. Burnunda bir şey var galiba diyerek burnuna parmağını götürdü. Dokunur dokunmaz, burnundaki tıpa görevini üstlenen şey yerinden oynadı, babamın burnundan musluk gibi kanlar aktı. Halil hoca da nihayetinde nefes almaya başladı.

Ambulans yarım saat sonra geldi, yaralıları hızla kaldırdı, hastaneye götürdü, Allah'a şükür çarptıkları arabanın sahibinde bir sorun yoktu, aksine kazadan hemen sonra arabasından çıkıp şokun etkisiyle babama ve Alaattin abiye tonla küfür etmişti de.

Akşam, beşi yirmi geçe bir polis annemi aradı ve "küçük bir kaza oldu" dedi. Bu 'küçük bir kaza' ibaresi, annemin tedavinin hemen biteceği, sorunun küçük olduğu fikrine sahip olmasına sebep oldu. Evdekilere haber vermeden acilen işim var diyerek çıkan annemden babamın kaza yaptığını 22.30'dan sonra öğrendim. Günlerden Çarşamba idi. Dernekte toplanmıştık. Fahri hoca, ani bir telefonla dernekten çıktı. İşi olduğunu söyledi. Fahri hocaya telefon başka bir yerden geldi. Derhal kendini toparlayıp yola düştü.

Kaza yüzünden babamın bıyıkları ve saçları kesilmişti. Tipi çok değiştiği için 11 günlük uykunun ardından uyandığında onu görmeye gidip yattığı odaya girdiğimde, öz babamı tanıyamadım. Odada 2 kişi vardı ve ben kendi kendime "babam sahiden bu odada mı" demiştim.

11 günlük o uzuuun uyku sırasında, her geçen gün, umutlar biraz daha azalıyordu, çünkü babam hala kalkmamıştı. Doktorların "2 gün içinde uyanır" sözleri de buna büyük etkiydi. Ama o gün geldi ve Halil hoca narkozun etkisi azalınca uyandı.

Alaattin abi, birkaç kırık kaburgayla gayet sağlam bir şekilde kurtuldu Allah'a şükür, ama Halil hoca için durum o kadar iç açıcı değildi. Kaza yüzünden beynindeki sinirler gözlerine yansıyordu, bu yüzden bir gözü hep daha farklı yöne bakıyordu. Doktorlar 1-2 yıl sonra geçer demişlerdi, ki bu süre boyunca babam, kendi de gözlerinde sorun olduğunu fark etmişti. Çünkü her şeyi artık iki tane görüyordu. Zamanla gözlük kullanmaya, yakını göremediği için gözlüğü de sahiplenmeye başladı.

O gün kafasını kaldırıp dünyaya yeniden geldiğini hisseden Halil hoca, artık biraz değişmişti. Hafızası, gözleri veya tipi falan değil. Manevi olarak büyük bir değişim yaşadı. Hayatta her şeyin olabileceğini, her an ölümle burun buruna gelebileceğini gördü ve bunun ağır baskısıyla yaşamanın ölümü hatırlama açısından daha iyi olduğunu düşündü.

Annemin, özellikle de yakın arkadaşı Fahri hocamın o ıssız hastane koridorlarında beklemesine neden olan, herkesin ama özellikle babamın hayatında bir dönüm noktası olan, tüm sevenlerine uçuk bir bekletme yaşatan, geceli gündüzlü dua ettiren ve ölümü tekrar andıran bu kaza bundan tam 2 yıl önce oldu.

Eee, bugün 22 Nisan, hayatta her şeyin olabileceğini anlıyor insan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder