Twitter'dan Sorun

11 Aralık 2011 Pazar

Bir Üniversite Yarışçısının Hali - 1. Bölüm

Bir öğrencinin, Öğrenci Dönemleri diye merak ettiği belli başlı zamanlar vardır. Mesela anaokuluna giden bir çocuk 1. sınıfı merak eder. Beşinci sınıf orta biri, orta üç liseyi ve liseli son sene ile üniversite dönemini merak eder. Bu ilgi her öğrenci için geçerli olmasa da, çoğunlukta bulunur. Bunun en bariz örneği ise benim.

28 Kasım 2011 Pazartesi

Başarıda Zeka Çalışmaktan Daha Önemlidir

[28 Kasım 2011'de okullar arası yapılan münazaranın ikinci eleme turundaki metnim. Genel yargı üzerine bilindiği gibi yarışmalara hazırlanan öğrenciler, makalelerden oluşan yazılardan metinlerini hazırlıyor. Ancak buradaki metinde yanlış olmaması için hatırlatma yapayım: Kesinlikle en ufak bir alıntı yoktur, benim kalemimden çıkmıştır]

Çalışan insan sadece var olanı düşünür. Zekâsını kullanan insansa ötesini de düşünür. Gerçek başarı da budur zaten.

Zekâ eğilimdir. Anlayamadığın, kavrayamadığın konu üzerinde duramazsın. Herhangi bir konuda ancak zekâya sahipsen eğilim gösterirsin. Sözel öğrencinin, çok çalışarak sayısal yatkınlık kazanamayacağı veya kazansa da çok zorlanacağı gibi. O halde başaran insan, zekâsını doğru kullanan insandır.

21 Kasım 2011 Pazartesi

Sosyal İletişim Ağlarının Zararları

[21 Kasım 2011'de okullar arası yapılan münazaranın ilk eleme turundaki metnim. Genel yargı üzerine bilindiği gibi yarışmalara hazırlanan öğrenciler, makalelerden oluşan yazılardan metinlerini hazırlıyor. Ancak buradaki metinde yanlış olmaması için hatırlatma yapayım: Kesinlikle en ufak bir alıntı yoktur, benim kalemimden çıkmıştır]

Sosyal iletişim ağları insanı tembelleştirir, düşünmesine engel olur, hayal dünyasını yok eder, kişinin gerçekle sanal arasında ayrım yapmasını zorlaştırır. Bu sebepledir ki, özellikle çocukların televizyon ve bilgisayardan durmasını sağlayan kampanyalar yapılıyor, devlet kurumlarında ve özel şirketlerde erişime izin verilmiyor, uzmanlar zararlarıyla ilgili sürekli uyarılarda bulunuyor.

12 Kasım 2011 Cumartesi

Herkes Mi Diyalogu Çıkmaza Sürer?

Ders: (Mantıksız) Mantık

+ Şimdi, çocuklar… Bir konudan bahsediyordu, sadece belli varlıkların yapabileceği şeyler. Şey gibi, sadece insanların konuşabilmesi gibi.

Mesela bizler, insanlar, konuşabiliyoruz değil mi? Ama hayvanlar konuşamıyor. O halde bu… burada bir mantık tanımı devreye giriyor. Sonra da ben devreye giriyorum, hadi bakalım

- Ama hocam nereden biliyorsunuz sadece bizim konuştuğumuzu? Yani belki hayvanlar da konuşuyor. Açıklamak gerekirse, ben onların dilini bilmiyorum, onlar da benim dilimi bilmiyor. Biz insanoğlu kendi aramızda anlaşabiliyoruz, mutlaka onlar da kendi aralarında anlaşıyor. Biz konuşuyoruz ama onlar konuşamıyor. Garip değil mi?

15 Eylül 2011 Perşembe

Bu Konu Size Yazı Yazdıracak!

Konusu, yazmanın önemini anlatıyor. Kendinizi geliştirmeyle, hayatın sunduğu fırsatları, açık bıraktığı kapıları bulmayla başlayalım hemen. Öncelikle her şekilde yazmalısınız. Bu, kendinizi bildiniz bileli yazmak demek değildir. Aksine her halükarda yazabilirsiniz. Yazı yazabilmek, hem de çok güzel yazı yazabilmek için temelinizin olmasına gerek yok, (çok ciddiyim) nefes almanız yeterli. Yazı yazmak nefes alan her insanın yaşadığı duyguların tercümesine denir. Ayrıca yazıyı hobi olarak görmelisiniz. Amaç değil, araç olmalı. Ve illaki de çok eskilere dayanmasına gerek yok. 8 yaşınızda yazılan şiir olmazsa Dünya bir Tolstoy, 12 yaşında yazılan bir deneme olmazsa Dostoyevski, 15 yaşında yazılan bir hikâye olmazsa Agatha Christie doğmamış gibi mi olacaktı?

11 Eylül 2011 Pazar

Asosyal Deneyim

Evdekilerin memlekete gitmeleriyle birlikte Ramazan’ın 3. iftarından itibaren evde yalnız kaldım. Bu süre, son güne kadar devam etti. Geçen günler boyunca yemeklerimi kendim hazırladım, bulaşıklarla kendim ilgilendim, evin temizliğini, güvenliğini, masraflarını üstlendim, kendi yaşamımı sürdürdüm.

26 günlük serüvende çok da farklı ve yeni şeyler yaşadım diyemem ama birçok deneyimimi erken yaşta kazandım.

20 Ağustos 2011 Cumartesi

Ayna Tutuyor Bana

Sekiz yıldır aynı evde oturuyoruz. Evimiz 5 katlı ve en üstün bir altındayız. Oturduğumuz sokaktan çok memnunum.  Tıfıl zamanlarımda az yaramazlık yapmamış olmama rağmen pek kızmadılar bana.

Birlikte büyüdüğümüz, top koşturduğumuz, saklambaç oynadığınız, maceralar atlattığımız çocuklar benden 2-3 yaş küçüktü hep ama ben de yaşımdan 2-3 yaş küçük göstermeye çok meraklıyım zaten. O yüzden pek sorun yaşamadık.

Hepsinin teker teker seslerinin borazanlaşmasına şahit oldum. Yüzlerindeki sivilcelere, boylarındaki uzamaya, kız arkadaşları seçmelerine, oyunlar oynamamalarına şahit oldum. Ben de öyleydim zaten, hatta bu konuda onlardan çok daha erken ayrıldım sokak eğlencesinden. 

18 Ağustos 2011 Perşembe

PKK ve Terörizm

Terörün başlama sebebi çok farklı. PKK'lılar bunu, "Biz zamanında çok ezildik, Kürtçe konuşamadık, şarkı söyleyemedik, hakkımızı kullanamadık ama sonra ne oldu? Dağa çıktık, isyan ettik, onlar da Kürt neymiş, gücümüz neymiş gördüler" diye yorumlasalar da işin aslı böyle değil. Az önce tırnak içinde yazdıklarımı Kürt bir arkadaşımdan dinledim. Onlar bu işlerin böyle yapıldığını, ulvi bir amaç için kendi öz benliklerini korumak için dağa çıktıklarını zannediyor. Gerçekten öyle değil.

3 Temmuz 2011 Pazar

Bizim Evin Civcikleri

“En sevdiğin hayvan ne?” diye sorsaydınız 1 hafta kadar önce cevap veremezdim. Köpeklerden hoşnut olmadığımı eklerdim sadece, bir nevi cevap olarak.

Arkadaşımın bir kedisi vardı. 2 yıl baktı sanırım, hala bakıyor. 2 yıl önce çok tatlıydı, bir yavru olduğundan. Belki onun sayesinde biraz kedilere ılımlı olabilirim ama en sevdiğim hayvan ne bilmiyorum, bilmiyordum.

30 Haziran 2011 Perşembe

Ben Dünyanın En Kısa Boylu Adamıyım

“Hey dostum, sen benden daha mı uzun boylusun? Ya da ben çok mu kısayım? Sana karşı boyum belki devenin yanında karınca da kalıyordur ama seni, hiçbir vasfım dahi olmadan susturmaya gücüm var. Unutma ki; ben olmasaydım, sen kendini uzun boylu diye adlandıramayacaktın. Ne demek istemediğimi anlayamadın mı? O halde defalarca kez düşünmeye buyur…”

Kabının Şeklini Alan Su

İnsanlar başkalarının hayatlarına çok özenir. Kendi hayatlarına pek bakmazlar. Aynaya baktıklarında görmek istedikleri şey, özendiği kişiler olur ve o sırada aynayı kırarlar. Hâlbuki kendi hayatlarından kat kat taviz verdiklerinin farkında bile değillerdir.

Topluma ayak durmaya çalışan insanlar da vardır. Başkalarının istediği hayatları yaşamak için gereksiz yere gayret eden insanlar. Topluma ayak uydurmak isterken taviz veren insanlar. Sanki onlara “biz böyle istiyoruz” diyenler var da, insanlar o hayatı yaşıyor.

5 Haziran 2011 Pazar

The Shawshank Redemption (Dünyanın En İyi Filmi)

The Shawshank Redemption’ı izlediniz mi bilmiyorum. Ben izledikten sonra neden bu filme, Dünyanın en iyisi dediklerini çok iyi anlıyorum. Özellikle Morgan Freeman gibi bir ustayla sunulması daha ayrı bir hava katmış, Freeman’ın her cümlesinden çıkarılacak kitaplar olabileceğinden hiç bahsetmek dahi istemiyorum. Mesela Dostoyevski’den Suç ve Ceza, Freeman’ın filmdeki iki cümlesinden ibaret. Ama bundan da bahsetmeyeceğim :)

3 Haziran 2011 Cuma

Düşünme ve Hissetme Üzerine...

Geçen gün oturdum güneşin en tepede olduğu saatlerde, serin olmasını ümit ettiğim bir hayratın gölgesinde bir yere. Elime aldığım çok kaliteli bir çikolataydı, sanırım. Sanırım, çünkü kalitesini ölçemedim ama fiyatı normalin üzerinde.

İşin ilginç tarafı fiyatı yüksek olan ve kaliteli diye sunulan çikolatanın sadece pahalı kısmını hissetmiştim. Kalitesinden anladığım söylenemez. Çikolatayı ısırdım, bir yandan düşündüğüm için ne yediğimin neredeyse hiç farkında bile değildim. Çikolatayı bitirdiğimde ise, söyleyebileceğim; "bir şey yedim işte" olurdu. Ne tadından, ne kalitesinden, ne lezzetinden, ne de çikolata oluşundan bir şey anladım.

19 Mayıs 2011 Perşembe

Titredim Faruk Hocam, Seni Andım Dün Gece

Bugün sen şehid olalı 367 gün oluyor Faruk Hocam. Senin şehadeti ne kadar hak ettiğini, yüce bir öğretmen, çok yardımsever bir arkadaş olduğunu ve hep güler yüzünle beni sevindirdiğini anlatmak istesem de başaramayacağımı, kelimelerin kifayetsiz kalacağını biliyorum ve seni özlüyorum hocam. Seni çok özlüyorum!

Gel ey şehid! Gel ve bana söyleyebileceğin en ağır sözü söyle, bana Şişko de.

Gel ey şehid! Gel ve şu tembel öğrencinin Arapça ödevini yapmamasından dolayı ona kızmak yerine sert bak, onun bunu yapmadığı için kahrolmasına yetecektir.

Gel ey şehid! Gel ve yetim bıraktığın tombiş Ferzan'ına sahip çık. Ferzan'a babasının tatilden döndüğünü göster.

Gel ey şehid! Gel ve arkanda bıraktığın gözü yaşlı sevdiklerini; anneni, babanı, eşini, akrabalarını, arkadaşlarını, öğrencilerini hasretinden kurtar.

5 Mayıs 2011 Perşembe

Bizimkisi Bir Kayboluş Hikayesi

Bu hikaye; kayıp bir adamın ümidini kaybetmeden kayboluşunu anlatmaktadır.

Gittiği yolun hesabını yapmayan bir adam. Ve onun izlediği soluk yüzlü bir siluet.

Filmi gibi olmayan birini canlandırıyor, kendine ıssız adam diyor. Bir dükkanın camından kendine bakıp silik bir insan görüyor, gölgesi olmayan. Ayakları yere değmeyen, hayalet gibi bir insan.

Kendinde ne bir yük, ne bir acı. Her şeyinden arınmış ve pak.

Onu kimse görmüyor, o da kimseyi umursamıyor. Konuşmuyor, sadece bakınıyor etrafına. Varlığı olmayan biri belki de.

22 Nisan 2011 Cuma

Bugün 22 Nisan! Hayatta Her Şeyin Olabileceğini Anlıyor İnsan

Bugün 22 Nisan.. Çarşamba 2011

Benim için önemli bir tarih..

Çünkü babam, bundan tam 2 yıl önce Ümraniye Kent Ormanı'na, Çanakkale Kampına gidecek izcileri için üniforma almaya giderken, kent ormanına en yakın mezarlığın yanındaki yolda başka bir arabayla çarpışmış, ameliyata alınmış, 11 gün uyutulmuş, uyandıktan sonra narkoz etkisiyle günlerce bilinçsiz kalmış ve kazayı hatırlayamamıştı.

14 Mart 2011 Pazartesi

18 Olmuşum, Gözlerim Kapalı


18 olmuşum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgâr esiyor;
Anılarımı, kısa geçmişimi hatırlatıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Yakınlarda, çok yakınlarda,
Kalbimin hiç bitmeyen sızıları
18 olmuşum, gözlerim kapalı.
18 olmuşum, gözlerim kapalı;
Zaman akıyor, derken;
Çok derinlerden, hızlı hızlı
Yürekler geliyor ağızlarda;
Bir gencin hayata atılıyor adımları;
18 olmuşum, gözlerim kapalı.
18 olmuşum, gözlerim kapalı;
Cıvıl cıvıl gençlik
Rengârenk umutlar
Heyecan dolu sevgiler
Çığlık sesleri vuruyor kanından
Kar altında sıcak dokunuşları;
18 olmuşum, gözlerim kapalı.

2 Mart 2011 Çarşamba

Haklı(yım)sın

Beni dinleyip de düşüncesinden vazgeçen insanlar gördüm. Bu yüzden hayallerimden biri de, düşüncesinin çok büyük taraftarı olan birini vazgeçirmek oldu hep. Ne bileyim, mesela; 100 yıllık aşiret kavgasını, her zaman saçma bulduğum takım aşkını, dedesi ve babası falanca partiye destek veren birinin “asla değiştirmem” lafını, hatta Hıristiyan, Yahudi, Budist veya ateistin inancını değiştirmek olabilir.

“Birini fikrinden vazgeçirmek” demek yanlış yapmak değildir bazen. Düşüncesinin yanlış, senin düşündüğünün doğru olduğuna inanmak yeterlidir. Çünkü “inandığın, doğru olandır” sözü bunu açıklar.
Yani?

1 Mart 2011 Salı

Başlıksız Yaşıyorum - Bölüm 1: Eminönü

En sevdiğim semt olan Eminönü'nün en çok zaman geçirdiğim yerine, vapurlarına
geldim. 

Kadıköy vapuruna ayağımı bastım, sol ve sağdaki koltuklara bakarak kendime uygun bir yer aradım. Hava çok soğuk olduğu için üst kata çıkmamıştım. Ki alt kat yeterince sıcaktı. Koltuklar için uygun yer ararken en arkalara göz gezdirdim, solda bir yer buldum. Oturur oturmaz bir çay istedim. Ben vapura bindiğimde topu topu 20 kişi vardı. Herkes yalnız oturmuş, herkes cam kenarını seçmişti. Karşılıklı koltuklara 10 kişi çok rahat oturabilirdi. En az 20 sıra olduğunu düşünürsek diye hesap yaptım, sonra ne saçmalıyorum diyip camdan dışarısını izlemeye koyuldum. İşte, klasik şeylerdi gördüklerim; Haliç, kuşlar, eski binalar, vapurlar ve adını bilmediğim Beşiktaş-Karaköy ayrımına gelmenizi sağlayan bir köprü.

23 Şubat 2011 Çarşamba

Biz Eskiden Su İçerdik Testiden

Kaç kişi düşünmüştür? Kaç kişi hayal etmiştir? Ben düşündüm. Ve gerçekten ilginç bir ton şeyle karşılaştım.

Bizim atalarımız eskiden sahiden suyu testiden içerlermiş. Peki biz? Bizse bardaktan içiyoruz. Ne demek mi istiyorum?

Durumumuz şimdiki nesille yüzyıllar önceki nesil arasındaki mevzu. Atalarımız testiden su içerlerken biz sürahi kullanıyoruz. Belki tabir biraz ağır olacaktır ama ilkeldiler.

Düşünsenize, koskoca İstanbul’u fetheden, yeni bir devir başlatan Fatih Sultan Mehmet, sokaklarında 50 km hız yapan bir arabayla tur yapamamış. Napolyon’un banyo yapabileceği bir çeşmesi yokmuş, adam rahat rahat kendi başına duş alamamış. Ömer Hayyam ayaklarını uzatıp televizyon kanallarında zap yaparken izdivaç programında kalmamış. Peygamberimiz Arabistan’ın en sıcak döneminde terlerken vantilatörle serinleyememiş. Albert Einstein bilgisayar oyunlarını korsan yollardan alıp “Bugün karşıma Venüs’te 20 gözlü canavar çıktı, mıhladım” diyememiş. Alexander Grahambel, “Alo, Selamun Aleyküm” diyebildiği bir cep telefonuna sahip olamamış. Firavun 40 katlı bir binada eziyet ve işkence ettiği insanlara yukarıdan bakma fırsatını bulamamış. İmam-ı Azam ilmi bulmak için Çin’e uçakla giderken yol arkadaşı edinmemiş.