Twitter'dan Sorun

8 Ekim 2010 Cuma

Yeni Mevsim, Yeni Hayat, Yeni…


Bugün yazıyorum, çünkü bir büyüğüm bana “ne olursa olsun yazmaya, kendini geliştirmeye devam et” dedi. Ben de tamam öyleyse ilk konum mevsim olsun dedim. Benim gibi düşünenlere ithafen yazılmıştır.

Soğuğu ve nefes verdiğimde çıkan buharı özledim. Yaz aylarında gelen ve musallat olan sinekleriyse hiç özlemedim.

Ben kışı çok özledim. Elime sıcacık bir çay alıp camın yanına oturmayı ve soğuk havada kaplumbağa gibi ilerleyen insanları izlemeyi özledim. Aramızdaki farkları saymayı özledim.

Bir işçinin vardiyasının son saatlerinde olduğu kadar ümitli, sağır bir bebeğin annesinin şefkatli sesini ilk defa duyması kadar sevinçli, araba kullanan şoförün kaza yapacağını bilmesi kadar hazır, sahneye çıkmaya hazırlanan utangaç bir kız kadar heyecanlı ve işi gereği taşınan kişinin; yeni şehir, yeni ev, yeni komşular ve yeni hayata atılması kadar hazırlıklı bakıyorum bu mevsime.

Ben kışı, soğuğu, üşümeyi, kalın giyinmeyi ve sokakların boş kalmasını özledim. Yaprağın dalından kopup süzülmesini özledim. İnsanlar gibi üşümeyen ve yine de giyinmeyen hayvanlara gıptayla bakmayı özledim. Sokağa, caddeye pek çıkamamayı özledim. Çalışan arabaların camlarının buharını seyretmeyi özledim. Hızlı yürümeyi özledim.

Ben kışın getirisi yağmur ve karı özledim. Evimin camlarında biriken damlaların aşağıya kaymasını, soğuk içeceklerden uzak durmayı, ısıtıcıları, evde uzun kollularla gezmeyi, şimşeklerin çakmasıyla ortaya çıkan ışık cümbüşünü görmeyi, evime bir an önce varmayı ve mevsim değişikliğinin insana getirdiği rengi özledim.

Beyaz dünyayı özledim. Kartopunu arkadaşlarıma fırlatmayı özledim. Kara bastığımda ayak izimi çıkarmayı özledim. Arabaların üzerindeki karları ellemeyi özledim. Karın; ana sütü gibi temiz, boya fıçısına düşenlere nispeten doğallığını korumaya çalışan bayan gibi güzel, bir babanın saatlerdir düşündüğünü gördüğü oğluna su getiren elleri gibi yumuşak, büyük ve ihtişamlı Dünya’ya gözlerini açan anadan üryan bebek gibi sade ve saf rengini özledim.

Küçük su birikintilerinden arta kalanının yokuş aşağı akmasını, o birikintilerin üstünden hızla geçen aracın sıçratacağı sudan kaçmanın heyecanını, enseme değen karın bendeki sarsıntısını ve hissini, uzun süredir babasını görmeyen küçüğün koşuşuna benzeyen adımlarımı ve ayakkabıma kaçmasın diye üstünden atladığım suyu özledim.

Ben kışı özledim. Hem de çok. Değişiklik, renklilik ve fark hoşuma gider. Ama aslında ben mevsim değişikliğini özlemişim. Eskiden yaptığım şeyleri değiştirmeyi ve farklı duygular yaşamayı özlemişim. Yaz mevsiminde görüşmek üzere…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder